15 Ocak 2013 Salı

ÇİN SEDDİ

ÇİN SEDDİ
Dünyada en çok görmek istediğim yer Çin Halk Cumhuriyetinde bulunan Çin seddidir.Çin seddini görmek istememin sebebi insan eliyle yapılan devasa görüntüsüdür.İnsanlar bu Çin seddini o günkü teknolojiyle nasıl yaptıklarını merak etmişimdir
   Çin seddinin yapımı M.Ö 9. yüzyıla uzanır 2000 yılı aşkın süre içinde yapılan Çin seddinin uzunluğu 10.000 km dir. Duvar yüksekliği yaklaşık 10 metre genişliği 4-5 metre arasındadır.Çin seddinin yapılış amacı düşmanlarda özellikle Türk saldırılarından korunmak için yapılmıştır.Günümüzde Çin seddinin askeri işlevi kalmamıştır.Çin seddi çok büyük tarihi ve kültürel önem taşır.Büyük bir turizm değerine sahiptir.Bu tarihi yapı dünyanın yeni yedi harikasından biri olarak seçilmiştir.
   Bu muhteşem yapıyı imkanım olduğu zaman ilk ziyaret edeceğim yerlerden biridir.

10 Ocak 2013 Perşembe

Sarıkamış Savaşı...90 Bin Şehit

Sarıkamış Savaşı
Harp tarihine felaketli bir meydan mu­harebesi diye geçen Sarıkamış Harekatı, kış şartlarında cereyan etmiş muharebe olarak, ayrıca sonuçları itibarıyla alınması gereken önemli ve çarpıcı dersleri de ihtiva etmesi nedeniyle Türk tarihinde önemli bir örnek teşkil eder. Yavuz ve Midilli olayı ile fiilen 1'nci Dünya Harbi'ne katılmamızla 1 Kasım 1914 tarihinden itibaren Rus-Kafkas ordusu Türk hududuna taarruzza başladı. Türk ve Rus orduları arasında 22 Kasım 1914'e kadar süren devre içerisinde Köprüköy ve Azap muharebeleri cereyan etmiş olup ileri geri hareketler halinde geçen bu muharebeler iki taraf için de kesin sonuçlu olmamıştır. Sarıkamış harekatının izahına geçmeden önce; bu harekatın cereyan ettiği harekat bölgesindeki arazinin yapısını, her iki tarafın lojistik durumu ve tertibatını incelemekte fayda vardır. Arazinin genel yapısı şu şekildedir: Bölgedeki en önemli mihver; Kuzeyde Allahuekber Dağları ve Çakırbaba Dağı ile Güneyde Aras Karasu silsilesi ile sınırlanmış olan Erzurum-Sarıkamış-Kars mihveridir. Kış şartları da dikkate alındığında Rus kuvvetlerinin kuzey yanlarını dayadığı bu bölgeden herhangi bir Türk taarruzu beklenmemesine neden olan arazi kesimi ise Allahuekber Dağları ve Batıya uzantısı olan Çakırbaba dağıdır. Kış şartları da dikkate alındığında bu sarp arazi kesimi Ruslara Kuzey yanlarının emniyetli olduğu düşüncesini vermiştir. Kuzeyde çevirme harekatı ile baskın sağlanabilecek yaklaşma istikameti Erzurum-Tortum-Kale Boğazı-Oltu-Penek-Kosor Boğazı-Sarıkamış mihveridir. Bu mihverin en büyük mahzuru Allahuekber dağlarının aşılması
Diğer istikamet ise Kosa-Partonos-Çakırbaba Dağı üzerinden geçerek bardız Sarıkamış'a uzanan yaya piyade, yük taşıyan hayvan ve dağ topçusunun geçişine elverişli olan yoldur. Bu istikametler kış şartlarında özel eğitime ve teçhizata sahip olmayan hiçbir birliğin bir çevirme manevrasına dayanama­yacağı istikametlerdir.
Bu şartlarda Türk ordusunun lojistik destek ve teçhizat durumuna bakılacak olursa; Türk ordusunun Balkan harbindeki kayıpları bile henüz tamamlanamamıştı. Teçhizat ve donatım kış şartlarına uygun değildi. Birliklerin çoğunun üzerinde yazlık elbise vardı. Üstelik denetlemelerde başka birliklerden teçhizat alınıyor, birlikler komutanlara eksiksiz olarak gösterilmeye çalışılıyordu. Lojistik desteğe gelince, ordu için 88.000 ton hububat gerekli iken elde 1250 ton hububat vardı. Dolayısıyla askerler başlangıçtan itibaren hamur yemeye mah­kum edilecekti. Bunun dışında Erzurum'da bile cepheye erzak nakleden kollar ancak 6-8 günde varabiliyordu. Rus ordusu ise, silah ve teçhizat bakımından daha üstün olup lojistik destek durumu iyiydi.
Tarafların kuvveti ise şu şekildedir: Her iki tarafın muharebeden önceki tertibatı şu şekildeydi: Enver Paşa ve Gnkur. II. nci Bşk. Albay Hafız Hakkı Bey her ne pahasına olursa olsun Ruslara sürat­le bir darbe indirmek ve yeni bir tanenberg yaratmak düşüncesindeydi. Rus Kafkas ordusunun zayıf ve özellikle çevirme manevralarına karşı çok hassas olduğu hakkında edinilen kanaatle, kuzeyden kuşatıcı bir manevra yapılmasına karar vermişlerdir. Plana göre, 11. nci Kor. ve 2. nci nizamiye süvari tümeni düşmanı cepheden tespit edecek, 9.ncu Kor. Çatak-Pitkir hattın dan kötek istikametinde, l0.ncu Kor. oltu üzerinden, Kor.k.lığına getirilen Albay Hafız Hakkı Beyin 9.ncu Kor.nun Bardız istikametine yürümesi, müteakiben 9.ncu ve l0.ncu Kor.ların Sarıkamış Selim-Sarıkamış hattına ilerlemesini ve geniş bir çevirme ile Kars yolunu kesmeyi içeren teklifi ve muharebenin cereyanı esnasındaki icraatı ile ordu en az 15 km. daha doğuya ve uzağa kaydırılmış ve ordu karlı Allahuekber dağlarında harekatı icraya zorlanmıştır.

3.ncü Kor. K. Hasan İzzet Paşa ve Kor. K.ları;

1. Hareket kabiliyetinden mahrumiyet,

2. Teçhizat ve ikmal maddelerinin noksanlığı,

3. Dağ yollarının karla kaplı olması

Nedenleriyle, yapılacak harekatın neticesinin karanlık olduğu, başarısızlık halinde durumun çok kötü olacağı, kış taarruzunun yapılamayacağı düşüncesini taşıdıkları için, harekat öncesinde Enver Paşa tarafından görevlerinden alınmışlardır. Enver Paşa'nın bizzat emir komuta ettiği harekat şu şekilde cereyan etmiştir.
Birinci gün (22 Aralık 1914) : ll.nci Kor. cephaneden taarruz ederken, 9.ncu Kor. Lafsor'a kadar uzanan ilk hedeflerini ele geçirdi. l0.ncu Kor. zorlukla oltu batısı-narman hattına ulaşabildi.  
İkinci gün (23 Aralık 1914) : Düşmanın 4 P.A. ile yapmış olduğu karşı taarruza karşı, l l.nci Kor.K. tüm kuvvetini mu harebeye soktu. Bu esnada 9.ncu Kor. Çatak Pitkir hattına vardı. 9.ncu Kor. birliklerine ikmalini mahallinden yapmaları, ve cephaneyi idareli kullanmaları emredildi. Diğer taraftan, sahra toplarından bazıları da aşırı soğuk ve kış şartları nedeniyle ileri götürülemiyordu. Böylece harekatın ikinci günü, ikmal ve ulaştırma güçlükleri başlamış bulunuyordu. l0.ncu Kor.K. çok soğuk ve karlı hava şartları altında yolsuz arazide gece ve gündüz yürüyerek,insanüstü bir gayretle Oltu'yu ele geçirmeyi başardı.
Üçüncü gün (24 Aralık 1914): ll.nci Kor. cephesinde düşman karşı taarruzları devam etti. 9.ncu Kor. Bardiz'e vardı. l0.ncu Kor.30 ve 31.nci tümenleri ile kosor istikametinde stomin tugayının peşine takılması, bir tümeni ile Bardiz'a ilerlemesi emredildi. Bu Kor.nun büyük kısmı ile kosor istikametinde geniş bir kuşatmaya girişmesi kesin sonuç yerinde üstün muharebe gücü toplanmamasına ve geç kalınmasına ve netice olarak Sarıkamış felaketine neden olmuştur.


Dördüncü gün (25 Aralık 1914) : Düşman ll.nci Kor. cephesinde Sarıkamış'a doğru kuvvet çekmeye başladı. Çünkü 11.nci Kor. bu kuvveti tespit edememekteydi. 9.ncu Kor. ikmal ve ulaştırma zorlukları nedeniyle döküntü haline gelmekteydi. Sahra toplarını dahi yollarda bırakmıştır. Enver Paşanın l0.ncu Kor.nun kosor istikametinde ilerlediğinden haberi olmadığı gibi, aynı günün akşamı Kor.nun Beyköy hattında olacağını beklemekteydi. 

Kosor'dan Beyköy'e inebilmek için 3000m. yüksekliğindeki yolsuz bir kar çölü olan Allahüekber dağlarını aşmakla meşguldü. 9.ncu Kor.nun tek başına Sarıkamış'a müteaddit taarruzları başarısızlıkla sonuçlandı. Büyük kayıplar verilmiş ve 9.ncu Kor.nun mevcudu azalmıştı. Sonunda Enver Paşa taarruzun 9.ncu ve l0.ncu Kor.larca müştereken yapılmasını ve bunun içinde 9.ncu Kor.nun l0.ncu Kor.yu beklemesine karar verdi. l0.ncu Kor. Allahüekber dağlarında erimiş durumdaydı. Taburların mevcudu 150-200 kişiye inmişti. Enver Paşa'nın l0.ncu Kor.nun felaketli halinden haberi yoktu. 29 Aralık'ta 9.ncu ve l0.ncu Kor.larla yapılan taarruzlar 3 Ocak 1915'e kadar devam etti. 9.ncu Kor.nun 450, l0.ncu Kor.nun 1500-2000 kişilik bir kuvveti kalmıştı. Rus karşı taarruzunun başlamasıyla ordu ilk çıkış üslerine geri alınmıştır.

8 Ocak 2013 Salı

KARLI HAVA

KARLI HAVA

Kar, bir yağış çeşididir.
Çok sayıda kar kristal çeşidi olmasına rağmen hepsi altı köşelidir. Kar tanelerinin kristal yapıları birbirinin tıpa tıp aynısı değildir.Mikroskopla büyütülen kar taneleri üzerinde yapılan araştırmalarda, kristal yapıları birbirinin aynı olan iki kar tanesine rastlanmamıştır. Kar kristalleri üzerinde ilk araştırmaları yapan ABD'li Wilson Bentley, gördüğü muhteşem sanat karşısında adeta büyülenmiş ve elli yıl boyunca sürekli kar kristali fotoğrafı çekmiştir. Elde ettiği 6000 resim içinde kristal yapıları birbirinin aynı olan iki kar tanesine rastlayamamıştır. Daha sonraları diğer bilim adamlarının sürdürdüğü çalışmalar neticesinde şimdiye kadar kar tanecikleri arasında aynı büyüklükte, aynı şekilde ve aynı sayıda su molekülü ihtiva eden iki kristal bile bulunamamıştır.
Kar kristallerinin şekillerinin çok fazla çeşitlilik göstermesi, popüler olan "birbirine benzer iki tane yok" ifadesine yol açmıştır. İstatistik olarak mümkün olmasına rağmen, yere inerken kristalin maruz kaldığı sıcaklık ve nem çok fazla değişkenlik gösterdiği için aynı şekilde iki kristal oldukça ender oluşur. 1885 yılından itibaren mikroskopla fotoğraflama yöntemi ile ikiz kar kristali arama girişimleri sonucunda bugün binlerce kar kristalinin farklı varyasyonlarını bilmekteyiz. Aynı koşullarda oluşan kar kristallerinin birbirlerine benzer olmaları, oluşum ortamları birbirine ne kadar çok benzerse, o kadar olasıdır. Birbirinin aynısı iki kar kristali 1988 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nin Wisconsin eyaletinde tespit edilmiştir.

Dünya üzerinde bir bölgede, kar yağışı olma ihtimali, o bölgenin ekvatordan uzaklık ve deniz seviyesinden yüksekliği ile doğru orantılıdır. Buna rağmen ılıman bölgelerin kara iklimi görülen kısımlarında, ekvatordan uzaklık ve denizden yükseklik şartları yeterli durumda olmasa bile, kar yağışı görülür. Yapılan araştırmalarda bütün yağışların altı veya sekizde birinin kar olarak gerçekleştiği anlaşılmıştır. Karın, tarım toprağını koruması ve nemli tutmasında önemi büyüktür. Kar, yeryüzü ve yeraltı su rezervlerinin ana kaynağıdır.Çapları 2-4 mm, ağırlıkları ise yaklaşık 0,005 gram olan kar tanecikleri havanın gösterdiği direnç sebebiyle süzülerek (limit hızla) yere inerler. Bu inme sırasında tanecikler birbirlerini ittiklerinden yapışmazlar. Özelliklerini koruyarak yere inerler. Bunlar güneş ışığını tamamen yansıttıkları için beyaz olarak görülürler. Kar yağışı genellikle hava sıcaklığı -4 °C ilâ -20 °C arasındayken olur. Bu yağış, sıcaklık sıfırın altında birkaç derece olduğunda ağır, nemli, ebatları bir santimetreye ulaşan parçalar halinde gerçekleşir. “Lapa lapa kar yağması” tabiri bu durum için kullanılır. Atmosfer ile toprağın sıcaklıkları eşit olursa yüzeye ulaşan kar hemen erimez. Toprak sıcaklığı atmosfer sıcaklığının üzerinde ise, yere düşen kar kısa sürede erir.
Kar, -8 °C’de, bitkilerin üzerinde ince bir hava tabakası bırakarak, bu bölgeyi 0 °C olacak şekilde örter. Kış boyunca toprak ve bitkileri donmaktan koruyan kar, ilkbaharda sıcaklığın artmasıyla eriyerek nehirlere ulaşır. Ayrıca kışın yağan ve dörtte üçü üst kısımlarda kalan kar, yaz kuraklığına karşı da toprağı ve bitkileri korumuş olur. Karda bulunan amonyak, kar erimesiyle birlikte toprakta kalır. Bu amonyak, azot bakterileri tarafından kalsiyum nitrat gibi azot tuzlarına çevrilerek bitkilerin azot ihtiyacını karşılar.

3 Ocak 2013 Perşembe

TBMM nin GÖREVLERİ

TBMM nin GÖREVLERİ

1 Kanun koymak değiştirmek ve kaldırmak.
2 Bakanlar Kurulu ve bakanları denetlemek başbakan dahildir.
3 Bakanlar kuruluna belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek
4 Bütçe ve kasın hesap kanunlarını görüşüp karara bağlamak.
5 Para basılmasına ve savaş ilanına karar vermek
6 Milletler arası antlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak.
7 Genel ve özel af ilanına karar vermek.(Üye tam sayısının 3/5 çoğunluğu ile karar verilir.)
8 Kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar vermek
M.88.KANUN TEKLİFİ VE GÖRÜŞÜLMESİ:

Yasama işlemleri kanunlar ve parlamento kararları olmak üzere ikiye ayrılır.
Kanunları yapma yetkisi:

1.Bakanlar Kurulu… Kanun tasarısı
2.Milletvekilleri… Kanun teklifi yaparlar.

TBMM DE ŞEKLİ KANUN NİTELİĞİNDEKİ İŞLEMLER:

1.Bütçe ve kesin hesap kanunlarını kabul etmek
2.Para basılmasına karar vermek.
3.Genel ve özel af ilan etmek
4.Ölüm cezalarının yerine getirilmesi.
5.Uluslararası anlaşmaları onamak.
TBMM DE PARLAMENTO KARARLARI NİTELİĞİNDEKİ İŞLEMLER:

1.İç tüzük yapma ve değiştirme.
2.Yasama dokunulmazlığının kabul edilmesi
3.Meclis üyeliğinin düşürülmesi.
4.Başkan ve başkanlık divanını seçmek.
5.Gensoru, güven oylaması ve meclis araştırmasını soruşturmak.
6.Savaş ilanına ve silahlı kuvvetlerin kullanılmasına karar vermek.
7.OHAL ve sıkıyönetimi onaylamak.

Kanunların hepsi cumhurbaşkanı tarafından onaylanırken parlamento kararlarında böyle bir imzaya gerek yoktur.

—Cumhurbaşkanı TBMM'ce kabul edilen kanunları 15 gün içinde yayınlar yayınlamasını kısmen veya tamamen uygun bulmadığı kanunları TBMM ye geri gönderir.

—TBMM geri gönderilen kanunu aynen kabul ederse cumhurbaşkanınca yayınlanır.

—Meclis geri gönderilen kanunda değişiklik yaparsa cumhurbaşkanı değiştirilen kanunu tekrar meclise geri gönderebilir.

—Cumhurbaşkanınca kısmen uygun bulmama durumunda TBMM sadece uygun bulmadığı maddeleri görüşebilir.
Milletler arası anlaşmaları uygun bulma:

Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletler arası anlaşmalar kanun hükmündedir.
Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.
1961 ve 1982 Anayasaları milletler arası anlaşmaları yapma yetkisini yürütme organına, onaylama yetkisini cumhurbaşkanına vermiştir.
Ancak cumhurbaşkanın onaylaması TBMM nin onaylamayı bir kanuna uygun bulması gerekir.
Milletler arası bir anlaşmaya dayanan uygulama anlaşmaları ile kanunun verdiği bir yetkiye dayanılarak yapılan ekonomik, ticari, teknik ve idari anlaşmaların TBMM tarafından uygun bulunması koşulu aranmamaktadır. Ancak bu anlaşmalar yayımlanmadan yürürlüğe konulamaz.
Türk kanunlarında değişiklik getiren milletler arası antlaşmaların mutlaka TBMM ce uygun bulunması gerekir. Ekonomik ticari ve teknik ilişkileri düzenleyen ve süresi 1 yılı aşmayan antlaşmalar devlet maliyesine yük getirmemek, kişi hallerine ve Türklerin yabancı memleketteki mülkiyet haklarına dokunmamak şartıyla yayınlanmayla yürürlüğe konar bu takdirde bu antlaşmalar TBMM ye sunulur.

KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME ÇIKARMA YETKİSİ:

Yetki Bakımından:

KHK çıkarma yetkisi Bakanlar Kuruluna aittir.
O.hal ve sıkıyönetim KHK lerinde yetki ise cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna aittir.
Yetki kanunu bakımından:

Bakanlar Kurulu kendiliğinden KHK çıkaramaz. TBMM nin bir yetki kanunu çıkarması gerekir. Ancak o.hal ve sıkıyönetim dönemlerinde yetki kanununa gerek olmadan KHK çıkartılabilir.
Yetki Kanunun içeriği:

1.Konusu
2.Amacı
3.Kapsamı
4.İlkeleri
5.Süresi açıkça belirtilmelidir.
6.Birden fazla KHK çıkarılabilip çıkarılamayacağı belirtilmelidir.
KHK lerin çıkarma yetkisinin sona ermesi:

1.Yetki kanunun belirlediği sürenin dolması.
2.Yeni bir kanunla yetki kanununun yürürlükten kalkması
3.Yetki kanununda belirlenen sayıda KHK çıkarılması

Ancak Bakanlar kurulunun istifası, Bakanlar kurulunun Gensoru ile düşürülmesi, Yasama döneminin bitmesi durumlarında yetki sona ermez.
Konu bakımından:

KHK lerde temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ve siyasi hak ve ödevler düzenlenemez. KHK ile bakanlar kuruluna bütçe değişiklik yetkisi verilemez.
O.hal ve sıkıyönetim bunun istisnalarıdır.
Denetim bakımından:

KHK yargısal denetimi Anayasa mahkemesi tarafından yapılır.
Ohal ve sıkıyönetim KHK hakkında Anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa mahkemesine dava açılamaz.
Şekil ve usul bakımından:

KHK resmi gazetede yayınlandıkları gün yürürlüğe girerler.
Ancak yürürlük tarihi daha sonraki bir tarihte gösterilebilir. Kararnameler RG de yayınlandıkları gün TBMM ye sunulurlar sunulmazsa aynı gün yürürlükten kalkarlar. TBMM tarafından reddedilen KHK ise ret kararının RG de yayınlandığı tarihte yayından kalkarlar.
Savaş hali ilanı ve silahlı kuvvetlerin kullanılmasına izin verme:

M.92.Savaş hali ilanına ve TSK nın yabancı ülkelere gönderilmesine ve yabancı devlet silahlı kuvvetlerinin Türkiye'de bulunmasına TBMM karar verir.
TBMM tatilde veya ara vermede iken ülkenin ani silahlı saldırıya uğraması durumunda TSK nin kullanılmasına Cumhurbaşkanı da karar verir.
M.93.TOPLANMA VE TATİL

TBMM her yıl 1 EKİMDE toplanır
Ara verme veya tatil sırasında

1.Doğrudan doğruya cumhurbaşkanınca
2.Bakanlar kurulunun istemi üzerine Cumhurbaşkanınca
3.Meclis Başkanı da doğrudan doğruya meclisi toplar.

TBMM Ne Zaman Açıldı?


TBMM Ne Zaman Açıldı?
TBMM ne zaman açıldı cevap 23 Nisan 1920 yılında açıldı.


Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), Türkiye Cumhuriyeti'nin 23 Nisan 1920'de kurulan ve ulusal egemenliğe sahip yasama organıdır.

Anayasanın 108'nci Maddesine göre, yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Milletvekili genel seçimleri, dört yılda bir, serbest, eşit, tek dereceli, genel oy esaslarına göre, yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılır. TBMM üyeleri, yasama dokunulmazlığına sahiptir.


2 Ocak 2013 Çarşamba

Yavuz Sultan Selim

Yavuz Sultan Selim
Karakterinin sertliğinden dolayı “Yavuz“ ve şehzâdeliğinden beri “Selim Şah“ denen Sultân Selim, 7 Safer 918/Nisan 1512'de Osmanlı padişahı olmuş ve 8 sene, 9 ay bu tahtta oturduktan sonra 8 Şevval 926/ 21 Eylül 1520'de vefat etmiştir: Zulkadiroğlu Alâüddevle'nin kızı Ayşe Hâtun'un oğlu olan Yavuz, şehzâdeliğinden beri, istikbalinin parlak olduğunu gösteren bir hayat çizgisi takip etmişti.

Anadolu'nun Safevî devletinin işgâli tehlikesine karşı, babasının ihmali ve aynı zamanda dedesi olan Alâüddevle'nin aczi karşısında şahlanan ve o dönemde Trabzon Sancakbeyi olan Yavuz, Şia’ya karşı Anadolu'yu müdâfaa hareketine girişti. Gürcülerle yaptığı muhârebeler sonucunda halkın nazarında manevi destek kazanan Yavuz, merkezin ikazlarına rağmen Şî’a ile olan mücadelesine devam etti ve bu mevzuda ihmâlkâr davranan babası II. Bayezid'i tahttan indirerek yerine kendisi oturdu. Ancak mücâdele sona ermemişti. İran meselesini halletmek için Amasya Sancakbeyi ve ağabeyi Şehzâde Ahmed ile Manisa Sancakbeyi olan Şehzâde Korkut ile anlaşması icab ediyordu. Yavuz'a karşı Şah İsmail'den yardım isteyen ve kuvvetli bir ordu ile isyana kalkışan Şehzâde Ahmed, 1513'de Bursa Yenişehir'de maslub edildi ve bağy= devlete isyan suçunun had cezası olarak idam olundu. Bu hadiseden 38 gün önce de, önceleri Yavuz'la anlaştığı ve kendisine Teke=Antalya, Hamîd = Isparta ve Midilli sancakları verildiği halde sonradan isyân eden diğer ağabeyi Korkut da aynı âkıbete uğramıştı.

Mevcut manileri bertaraf eden Yavuz, ittihâd-ı İslâm’ın mühim mani'i olan Safevî Devleti'ni ve onun sinsî reisi Şah İsmail'i halletmek üzere maddî ve manevî hazırlıklara başladı. İbn-i Kemal gibi allâmelerden bu fitnenin def’i için fetvâ alan Yavuz, 920/1514'de Çaldıran zaferini kazandı ve şarkın kapılarını Osmanlı Devleti’ne açtı. Kemah, Bayburt, Erzincan ve Kiğı Osmanlı Devleti'ne 921/1515'de ilhâk edildi. Bunu, aynı yıl Çaldıran zaferinden dönerken üzerine gidilen Zulkadiroğullarının Osmanlı Devleti'ne ilhâkı ta'kip etti. Bütün bu gayretlere rağmen, doğu ve güneydoğu bölgeleri Şi’a tehlikesinden kurtulamamıştı. İşte bu işi, büyük âlim İdris-i Bitlisî ve Bıyıklı Mehmed Paşa üstlendi. Bunların samimi gayretleri sonucu, 1516 ve ta'kip eden yıllarda, başta 26 aşiret olmak üzere, mühim Kürt ve Türkmen beylikleri, istimâlet ile yani kendi arzu ve istekleri ile Osmanlı Devleti’ne iltihâk eylediler. Böylece Doğu Anadolu top yekûn Osmanlı Devleti’nin sınırları içinde kaldı.

Herhangi bir harb olmadan Doğu Anadolu’nun Osmanlı Devleti’ne iltihâkı ve Şah İsmail'in mağlûbiyeti Memlüklüleri ve Sultânları Kansu Gavri'yi rahatsız etmişti. Bu durumu hisseden ve Memlüklülere İslâm birliğini bozdurmak istemeyen Yavuz, Memlüklülerin üzerine yürüdü ve 922/1516 yılında Mercidabık'da Kansu Gavri karşısında büyük bir zafer kazandı. Bu zafer, Malatya, Divriği, Dârende, Besni, Gerger, Kâhta, Birecik ve Anteb'in de yeniden ve sağlam bir şekilde fethine yol açtı. Aynı yıl (922), Haleb ileri gelenleri, erkân-ı devleti ve ulemâsı ile Yavuz'a itaat ve teslimiyet mektubu gönderdiler. Böylece Haleb, Antakya, Hama ve Humus kaleleri de Osmanlı Devleti'ne ilhâk olundu ve eyâlet haline getirildikten sonra Haleb Beylerbeyliğine Karaca Ahmed Paşa getirildi. Daha sonra ise, Dâr-üs-Selâm Şam'a girildi ve birçok Arab Şeyhi kendi arzuları ile Osmanlı Devleti’ne iltihâk eyledi.

922/1516'da Kansu'nun yerine geçen Tomanbay'a bir nâme gönderen ve Mısır'a yürüyeceğini belirten Yavuz Sultân Selim, Safed, Nablus, Kudüs, Aclûn, Gazze ve kısaca Suriye ve Filistin'i de yol üzerinde feth eyledi. 923'de Kahire ve Mısır'ı, Ridâniye harbini zaferle kazanarak Osmanlı topraklarına ilhâk eden Yavuz, böylece şarkta tam bir ittihâd-ı İslâm kahramanı oldu. Böylece Anadolu, Karaman, Rûm ve Rumeli eyâletlerine ilâveten Osmanlı Devleti’ne Diyarbekir, Haleb, Mısır, Şam ve Zülkadriye Eyâletini de ilâve etmiş oldu.

Son Abbasî halifesi III. Mütevekkil Alellâh'dan Ayasofya'da yapılan bir dinî merâsimle halifelik ünvanını da kazanan Yavuz, Mekke Şerifi Ebul-Berekât'ın oğlu Şerif Ebu Nümey vâsıtasıyla Mekke'nin anahtarlarını kendisine göndermesiyle de hâdim'ül-Haremeyn vasfını elde etmişti. Doğuda ittihâd-ı İslâmı tahakkuk ettiren Sultân Selim, Batıdaki İslâm düşmanlarına da dersini vermek üzere 2 Şa'ban 926/1520'de sefere çıktı; ancak 8 Şevvâl 926'da yakalandığı bir hastalıkla manevi şehid oldu.

Netice olarak eyâlet sayısı dört olan Osmanlı Devleti'ni, 8 sene gibi kısa bir zamanda iki katına çıkardı. Son zamanlarına doğru te'sis edilen Cezâyir Eyâleti de hesâba katılırsa, Osmanlı Devleti'ne, bu dönemde beş eyâlet daha ilave edilmiş oldu. Safevilerden de Erbil, Kerkük ve Musul alınmış ve Bağdat Eyâleti'nin temelleri atılmıştır.

Merkez teşkilâtındaki en önemli değişiklik, Yavuz Sultân Selim'in Şarkî Anadolu ile Maraş, Malatya ve havalisini fethetmesi üzerine, 922/1516'da Arap ve Acem Kazaskerliği ünvanıyla Divan'a dâhil olmayan bir kazaskerliğin ihdâs edilip Diyarbakır'ın bu kazaskerliğe merkez olması ve bu hizmete de meşhur tarihçi İdris-i Bitlisî'nin getirilmesidir. Suriye ve Mısır da Osmanlı Devleti’ne tamamen ilhâk edilince, bu üçüncü kazasker de divan-ı hümâyûn hey'etine dâhil edilmiş ve bu hizmete Fenarî-zâde Mehmed Şah Efendi getirilmiştir. Daha sonra Pîrî Paşa zamanında bu makam kaldırılmış ve muâmelâtı Anadolu Kazaskerliği'ne devredilmiştir.

Yavuz dönemindeki devlet adamları arasında Sadrazam Koca Mustafa Paşa, Hersek-zâde Ahmed Paşa, Pîrî Mehmed Paşa ve nişancı Tâcî-zâde Ca’fer Çelebi; ilim adamları arasında Şeyhülislâm Zenbilli Ali Efendi, Şeyhülislâm Kemal Paşa-zâde, Mü’eyyed-zâde Abdurrahman Efendi ve Kara Muhyiddin Efendi zikredilebilir.

1 Ocak 2013 Salı

ALBERT EİNSTEİN KİMDİR?

ALBERT EİNSTEİN KİMDİR?
1879 senesinde Almanya’nın Ulm kentinde dünyaya geldi. Şüphesiz ki Einstein, yirminci asrın en büyük dahiler, bilginler ve mucitler kategorisindedir. Öğrenimini İsviçre’de gördü. 1904 senesinde Zürich Üniversitesine profesörlüğe yükseldi. 1912 senesinde aynı kentin politeknik profesörlüğüne geçti. 1913 senesinde Berlin Genel Bilimler Akademisi üyeliğine ve Wilhelm Fizik Enstitüsü Müdürlüğü­ne getirildi. 1921 senesinde Nobel Fizik Ödülü’ne layık görüldü. Ancak Einstein Yahudi ırkından olduğu için ve bu esnada da ırk kovuşturmasına maruz kalarak Almanya’yı terketmek zorunda bırakıldı. Albert Einstein  Fransa, Belçika ve İngiltere’de ikamet ettikten sonra son olarak Birleşik Amerika hükümetnde Priceton kentine giderek fizik bilimleri müdürü oldu. 1940 senesinde ise Amerikan vatandaşlığına girdi.1955 senesinde öldü.
Albert Einstein’e göre evrende madde ile enerjinin toplamı sabit kalıp, mad­de enerjiye dönebilir. Bu dönüşüm belirli bir formüle göre elde edilir. Albert Einstein, haksızlığın karşısında ve imanlı bir barışsever olduğu için atom bombası denemelerine çok karşı çıktı. Atom enerjisinin uluslararası kontrol projesinin ortaya çıkmasını da sağladı.

OZON TABAKASI

OZON TABAKASI
Çeşitli amaçlar için üretilen kloroflorokarbonlar (CFC) ozon tabakasını inceltmekte, bunun sonucunda çevre ve insan sağlığı olumsuz etkilenmektedir.Ozon molekülleri atmosferde bulundukları yere göre farklı karakteristik özellikler gösterirler. Stratosfer tabakasındaki ozon canlılar için yararlı olup, buna karşılık dünya yüzeyine yakın atmosfer tabakasında (troposferde) bulunan %10 oranındaki ozonun yıkıcı etkisi bulunmaktadır. Atmosferdeki diğer moleküllerle reaksiyona giren ozonun, bitki ve hayvanların canlı dokularına çeşitli zararları bulunmaktadır. Atmosferdeki ozonun yaklaşık %90'ı yeryüzünden itibaren 10-40 km. arası yükseklikte ve stratosfer tabakasında bulunur. Bu bölgedeki ozonun özelliği; tüm canlı varlıkları, doğal kaynakları ve tarımsal ürünleri olumsuz yönde etkileyen ultraviole (UV) ışınlarını absorbe etmesidir. Ozon yoğunluğunun ultraviole ışınlarını tutma görevini yapamayacak kadar azalması, "ozon tabakasının delinmesi" olarak adlandırılmaktadır. Ozon tabakasının incelmesi sonucunda; UV-b radyasyonu artmakta ve insanların bağışıklık sistemleri zarar görmekte, görme bozukluğuna ve deri kanserine yol açmaktadır.

Ozon tabakasının incelmesine sebep olan ve kloroflorokarbon ihtiva eden maddelerin başında klor türevleri, plastik köpükler (strafor), spreyler, aerasoller ve yangın söndürücüler gelmektedir.

Ozon (O3) Gazı

Ozon, 3 oksijen atomundan oluşan molekülleriyle zehirli, renksiz bir gazdır ve atmosferin üst katmanlarında yer alır... Gökyüzünün mavi renkte görünmesi bu gaz sayesinde olmaktadır. Sıvı halde lacivert renge dönüşen ozon gazı, dünyayı güneşten gelen morötesi radyasyona karşı korumaktadır. Ancak bu gaz aynı zamanda canlılar için çok tehlikelidir. Maruz kalındığında gözleri, burnu ve boğazı tahriş ederek solunum sistemini tahrip eder. Çok az insan ozonun ne kadar öldürücü olduğunun farkındadır. Bir gramın iki yüzde biri miktarda ozon almak öldürücü olabilir. Bir saç spreyi kutusuna saf ozon konduğu düşünülecek olursa, bu kutunun tam 14.000 kişiyi öldürebileceği söylenmektedir.